Minber Külahı

Leave a Comment

Minber Nedir?

Minber Cami ve mescitlerde, dini bayram ve cuma günlerinde, imamın çıkıp hutbe okuduğu merdivenli yüksek kürsü. Aşağı tarafında perdeyle örtülmüş bir kapısı bulunur. En yüksek yerinde durulacak bir sahanlığı olup, bu sahanlığın dört köşesindeki direklere istinad eden (dayanan) küçük bir kubbesi ve bunun üstünde de minareninkine benzeyen bir külahı vardır. Minber, lügatte “yüksek yer” manasına gelir. Arapçada, “yükseklik”, çıkılacak yer manasına kullanılan “neber” kelimesinin ism-i mekanı, yer ismidir.


Minberler taştan inşa olunduğu gibi ağaçtan da yapılır. Yanları ve kapılarının üstü gayet sanatkarane oymalarla; ağaçtan olanları ise sedef ve kemik kakmalarla, kündekari olarak, tezyin olunur, süslenir. Cemaate nazaran mihrabın sağ tarafına konan bu minberler, camilerin en mühim bir kısmını teşkil eder. Bazı namazgahlarda taştan merdivenli bir sed halinde yapılmış olanları da vardır. İmamlar, hutbe okurken, minberin en üst basamağına kadar çıkmamayı bir hürmet sayarlar; çünkü o makam Peygamber efendimize ait telakki edilir.

Peygamber efendimizin Medine'deki Mescid-i Seadetinde Eshab-ı kirama hitab ettikleri zaman, uzun müddet ayakta durduklarını gören Eshab oraya bir hurma ağacı dikerek, Peygamberimizin ona dayanmasını rica etmişlerdi. Sonradan bir köle tarafından, ılgın ağacından üç kademeli olarak, her kademesi birer fasılalı ve iki karış kadar enli bir minber yapılmış ve Peygamberimiz, hitabelerini bu yüksekçe mevkiden, herkesi görerek irad etmişti. Bu minber üç veya dört ayaklı olup, arkasında dayanmak için üç sütunu olduğu ve Peygamberimizin üçüncü kademede oturup ayaklarını ikinci kademeye dayadıkları rivayet edilir. O vakitten beri camilerde hutbe için daha çok kademeli, taştan veya tahtadan minberler yapılmıştır. Hazret-i Ebu Bekir, Peygamberimize hürmeten minberin ikinci, Hazret-i Ömer ise her ikisine de hürmetinden dolayı birinci basamağında konuşmalarını ve nasihatlerini yapmışlar. Hazret-i Osman minberin kapısına ilk olarak bir perde astırmış, üçüncü basamağı kullanmıştır.

Minberler zamanla caminin ebadına nisbetle yükselmiş, abidevi bir şekil almıştır. Selçuklular zamanında minberler pek sanatkarane ağaç oymadır ki, Konya Alaeddin Camii, Bursa Cami-i Kebir (Ulu Cami) minberleri zamanlarının en nefis örnekleridir. Ancak bu devirlerde minberlerin en üst kademesinden sonra etrafı bir korkulukla tamam olmakta idi. Zamanla külahlar ilave edilmiştir. Minberler camilerimizin itila (yükseliş) devrinde mermerden yapılmıştır ki, bu meyanda Edirne Üç Şerefeli, Sultanahmed Camii minberleri muhteşem eserlerdir. Minberler devirlere göre yine mermerden ve ağaçtan olmak üzere Barok ve Rokoko uslublarında yapılmıştır.

Minbere çıkan imamlar (hatibler) Peygamber efendimize ve Halifelere hürmeten yukarıdan üçüncü kademenin üstüne çıkmayarak daha aşağı otururlar.

Medine Camii içinde Resulullah efendimizin kabr-i şerifiyle camiin o zamanki minberi arasındaki, yirmi altı m uzunluğundaki yere Ravda-i Mutahhera denir. Ravda “bahçe” demektir. O zamanki minber-i şerif, üç basamak ve bir metre yüksekti. 1256 yangınında tamamen yandı. Çeşitli yıllarda başka minberler yapılmış, bugünkü on iki basamaklı mermer minberi, Sultan Üçüncü Murad Han 1590'da İstanbul'dan göndermiştir.


 

 

 
 Gelin Minber Külahının Tanıtımına Bakalım:



Rölöve Yapı ve Dekorasyon

Mustafa Kemal Paşa Mah. Yazgülü Sok. No:28Arnavutköy / İSTANBUL
Tel: 
0.532.227.50.94
Tel: 
0.532.484.74.56
www.osmanlialem.com |info@osmanlialem.com

Next PostSonraki Kayıt Previous PostÖnceki Kayıt Ana Sayfa

0 yorum:

Yorum Gönder

Osmanlı Alem. Blogger tarafından desteklenmektedir.

En çok Bakılan Sayfalar